
21 Aralık Pazar sabahından herkese merhaba, yeni güne Türkiye’nin öne çıkan başlıklarıyla birlikte başlayalım.
Türkiye 21 Aralık’ta bir yandan yargı ve medya dosyaları, kadın ve çocuklara yönelik şiddet vakaları, öte yandan Gazze diplomasisi ve savunma sanayi hamleleriyle yoğun ve gerilimli bir gündemi aynı anda yaşıyor. Ekonomi cephesinde turizm rekorlarına karşın artan borçluluk, iç siyasette ise “Terörsüz Türkiye” görüşmeleri ve miting siyaseti öne çıkıyor.
---
Günün ana başlıkları (Özet)
- Medya ve iş dünyasını sarsan uyuşturucu soruşturmasında Sadettin Saran adli kontrolle serbest bırakıldı; dosya genişliyor.
- AK Parti–DEM Parti İmralı heyetleri Ankara’da “Terörsüz Türkiye” başlığıyla kritik bir görüşme yaptı.
- Miami’de Gazze toplantısı ve İstanbul’daki Hamas görüşmesiyle Türkiye, Gazze dosyasında garantörlük-idare diplomasisini yoğunlaştırdı.
- Savunma sanayide yeni deniz platformları hizmete girerken, Manyas’ta İHA düşmesi güvenlik ve hava sahası tartışmalarını artırdı.
- Kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri ve toplu taşıma taciz paylaşımları, kadınlara yönelik şiddette toplumsal öfkeyi zirveye taşıdı.
- AKP’li gazeteci Zihni Çakır ile fenomen Murat Övüç’ün tutuklanmaları, yargı–ifade özgürlüğü tartışmasını yeniden alevlendirdi.
- CHP’nin Edirne mitinginde asgari ücret ve en düşük emekli maaşı için 39 bin TL vaadi, ekonomik sıkıntı yaşayan kesimlere yönelik siyasal mesaj oldu.
- Turizm gelirinde tarihi rekor açıklanırken, kredi kartı borçlarındaki yüzde 122’lik artış hane halkı borç krizini görünür kıldı.
- Çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddet, yapay zekâ temelli cinsel suçlar ve yeni sosyal medya düzenlemesi tartışmaları, dijital ve fiziksel şiddetin kesiştiği bir gündem yarattı.
- Bodrum açıklarında deprem ve Akdeniz’de fırtına/sel uyarıları, afet riskleri ve altyapı tartışmalarını canlı tutuyor.
- Iğdır’da iki ay sürecek su kesintisi, yerel altyapı ve halk sağlığı başlıklarını öne çıkardı.
- Gıda denetimlerinde sıkılaştırma duyurusu, hem tüketici sağlığı hem de kayıt dışı ekonomiyle mücadele bağlamında dikkat çekti.
- Laiklik, otoriter rektörlük pratiği ve yargı eleştirileri, “hukuk devleti” tartışmasını derinleştiriyor.
- Seçim takviminde yeni bir adım yok; mitingler ve saha çalışmaları “erken hazırlık” sinyalleri olarak okunuyor.
---
Dün dikkat çeken eğilimler
1. Yargı ve medya dosyaları: Güven sorusu büyüyor
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü, medya ve tanınmış isimleri kapsayan uyuşturucu soruşturması, günün en çok konuşulan yargı dosyası oldu. Fenerbahçe Başkanı Sadettin Saran, “kullanmak için uyuşturucu bulundurmak ve kullanmak” suçlamasıyla ifade verdi; yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. BBC Türkçe’nin ulaştığı ifadeye göre Saran suçlamaları reddediyor; evinde bulunan maddelerin uyuşturucu olmadığını savunup kriminal raporu işaret ediyor.
Tutuklu sunucu Ela Rümeysa Cebeci’nin yeniden ifadeye getirilmesi, bazı fotoğrafçı ve iş insanı hakkında yakalama kararları çıkması, soruşturmanın yalnızca bireysel bir dosya değil, medya–sermaye çevresine uzanan geniş bir ağ iddiasıyla yürütüldüğünü düşündürüyor. Fenerbahçe Kulübü’nün dezenformasyona karşı hukuki adım açıklaması, sosyal medyadaki yoğun bilgi kirliliğine işaret ediyor; süreç, hem sızan bilgiler hem de yargının şeffaflığı üzerinden tartışılıyor.
Buna ek olarak, AKP’ye yakın gazeteci-yazar Zihni Çakır’ın tutuklanması, fakat dosyanın içeriğine dair kamuoyuna somut bilgi yansımamış olması, spekülasyonları artırıyor. Öte yandan fenomen Murat Övüç’ün başörtülü videosu sonrası “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla tutuklanması, ifade özgürlüğü–nefret söylemi sınırının nerede çizilmesi gerektiği sorusunu yeniden gündeme taşıdı. İktidara yakın isimlere yönelik bu yargı adımlarının “istisna mı, yeni bir standart mı?” olduğu tartışılıyor.
Bu tablo, yargı bağımsızlığı, soruşturmalarda şeffaflık ve sosyal medya çağında itibar-hak koruması gibi başlıklarda ciddi bir güven bunalımı tartışmasını besliyor.
2. İç siyasette diyalog ve meydan siyaseti yan yana
Ankara’da AK Parti ve DEM Parti’nin İmralı heyetleri “Terörsüz Türkiye” başlığıyla kritik bir görüşme gerçekleştirdi. Resmi açıklamalara göre masada, bir yılı aşkın süredir süren temasların geldiği aşama, Kürt meselesi, cezaevleri ve İmralı rejimi yer aldı. DEM Parti kanadı, barışın “hukuksuzluk içinde olmayacağı” vurgusuyla, olası yumuşama veya çözüm arayışlarının hukuk devleti çerçevesiyle bağını kurmaya çalışıyor.
Bu görüşmeler, henüz açık ve somut bir “yeni çözüm süreci” olarak adlandırılmasa da, siyaset kanalları üzerinden yürütülen temasların sürdüğünü gösteriyor. Güvenlik odaklı yaklaşımın yanında siyasi diyalog kanallarının da devrede olduğu mesajı, hem iktidar hem muhalefet tabanlarında farklı tepkiler doğurabilecek nitelikte.
Diğer yandan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Edirne mitinginde “sokakların, meydanların partisi” söylemini yineledi; en düşük emekli maaşı ve asgari ücret için 39 bin TL vaadiyle ekonomik kriz yaşayan kesimlere güçlü bir mesaj verdi. AK Parti’yi “sıcak salonların partisi” olarak nitelendirmesi, CHP’nin sahaya yayılmış miting stratejisini iktidarla tezat üzerinden inşa ettiğini gösteriyor. Mitingde demokrasi, darbe girişimleri ve yargı süreçlerine ilişkin sert ifadeler, “erken seçim” tartışmalarını besleyen emek odaklı bir muhalefet hattına işaret ediyor.
Seçim takvimine dair YSK’dan yeni bir veri yok; ancak hem iktidar–DEM Parti diyaloğu hem muhalefetin meydan siyaseti, Türkiye’nin orta vadede yeni bir siyasi denge arayışında olduğunu düşündürüyor.
3. Gazze diplomasisinde Türkiye’nin garantörlük iddiası
Miami’de ABD, Türkiye, Katar ve Mısır’ın katılımıyla Gazze Barış Planı’nın uygulanması ve ikinci aşamaya geçişin ele alındığı toplantı, dış politikada günün ana dosyasıydı. Taraflar plana bağlılıklarını teyit ederken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in ateşkes ihlallerinin süreci tehlikeye attığını açık ifade etti. Fidan’ın “Gazze’nin Gazzelilerce yönetilmesi, toprak bütünlüğünün korunması ve yapılacak her şeyin Gazzeliler için yapılması” şeklinde tanımladığı kırmızı çizgiler, Türkiye’nin pozisyonunun ana eksenini çiziyor.
Aynı gün MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın İstanbul’da Hamas heyetiyle Gazze Ateşkes Anlaşması çerçevesinde görüşmesi, ateşkes ihlalleri ve barış planının ikinci aşamasının sahadaki aktörlerle de müzakere edildiğini gösteriyor. Bu yoğun diplomasi trafiği, Türkiye’nin kendisini bölgesel-küresel aktörler arasında ana arabulucu/garantör olarak konumlandırma çabasının sürdüğüne işaret ediyor.
4. Savunma sanayi atakları ve iç güvenlik endişeleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TCG Hızırreis denizaltısı, Ç-159 çıkarma gemisi, ULAQ SİDA ve SEFERİHİSAR açık deniz karakol gemisi gibi deniz platformlarının hizmete giriş ve sac kesim töreninde konuştu. 11 ayda savunma sanayi ihracatının 7,4 milyar dolara ulaştığını, 2028 hedefinin 11 milyar dolar olduğunu açıklayarak savunma sanayini hem ekonomik hem jeopolitik güç çarpanı olarak öne çıkardı. “Mavi Vatan” vurgusu, deniz gücünün askeri diplomasi boyutunu özellikle öne çıkarıyor.
Ancak aynı gün Balıkesir Manyas’ta bir İHA’nın boş araziye düşmesi, daha önce Ankara ve Kocaeli’de yaşanan benzer vakalarla birlikte, iç güvenlik ve hava sahası güvenliği tartışmalarını artırdı. Bu tür vakalar, İHA/SİHA teknolojisinin yaygın kullanımının yanında, sivil alan güvenliği, teknik bakım ve denetim boyutlarını da gündeme getiriyor.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu ihtimaline karşı “her türlü gelişmeye planımız hazır” mesajı ise, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde askeri-siyasi pozisyonunu korumak için hazırlık yaptığını ortaya koyuyor. Savunma sanayideki yatırımlar, Ege-Akdeniz ve Suriye hattında artan gerilimle birlikte okunduğunda, güvenlik eksenli bir stratejik dönemin sürdüğü izlenimi güçleniyor.
5. Kadın cinayetleri, taciz ve toplumsal öfke
Lüleburgaz’da Aynur Erkenci’nin evinde boğazı kesilerek öldürülmesi, Kahta’da boşanmak isteyen Emine Aluç’un çocuğunun gözleri önünde sokak ortasında bıçaklanarak öldürülmesi, kadın cinayetleri gündemini yeniden ağırlaştırdı. İstanbul’da üniversite öğrencisi Gamze Nur Yalçın’ın erkek arkadaşının evinde şüpheli biçimde hayatını kaybetmesi; 39 suç kaydı bulunan erkek arkadaşının gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılması ve soruşturmanın sürmesi, yargı pratiği ve “cezasızlık algısı” üzerinden sert eleştirileri tetikledi.
Sosyal medyada kadınların “Bir kadın olarak toplu taşıma kullanmak” etiketiyle paylaştıkları taciz deneyimleri, gündelik hayatta sistematik hale gelen cinsiyet temelli şiddeti görünür kıldı. Bu etiket etrafında biriken anlatılar, hem kolluk kuvvetleri hem yerel yönetimler hem de yargının kadınları koruma kapasitesi konusunda ciddi bir toplumsal sorgulama yaratıyor.
6. Çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddet, yapay zekâ suçları ve yeni düzenlemeler
Kahramanmaraş’ta iki lise öğrencisinin, 6 kız öğrencinin fotoğraflarını yapay zekâ ile müstehcen içeriklere dönüştürmesi ve bu nedenle tutuklanmaları, dijital cinsel suçların boyutunu çarpıcı şekilde ortaya çıkardı. Yapay zekâ tabanlı ifşa ve şantaj riskleri, özellikle çocuklar söz konusu olduğunda kamuoyunda ciddi kaygı yaratıyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Göktaş, çocukların dijital güvenliğini gerekçe göstererek sosyal medya düzenlemesinin yakında hayata geçeceğini duyurdu; ayrıca “otel odasında kalan emekli” haberinin kasıtlı kriz algısı yaratma çabası olduğunu savundu. Bu açıklamalar, hükümetin hem dijital şiddete hem de sosyal medya kaynaklı “gündem yönetimine” daha sıkı kontrol getirmek istediğine işaret ediyor.
Hayvanlara yönelik şiddet vakalarında, Elazığ’da belediye salonuna sığınan kediye tekme atan görevli ve Kocaeli’de camiye giren pitbull nedeniyle sahibine yönelik işlemler, sosyal medyada yoğun tepki topladı. Kamu güvenliği, hayvan hakları ve idari-yargısal cezaların caydırıcılığı tartışma konusu.
Bu alan, hukukçular, hak savunucuları ve iktidar cephesi arasında, “koruma” ile “ifade/özgürlük ve mahremiyet” sınırlarının nasıl çizileceği konusunda yeni bir gerilim hattı doğuruyor.