11 Aralık Perşembe gününden herkese merhaba, Türkiye gündeminin öne çıkan başlıklarını birlikte gözden geçirelim.
Türkiye gündemi bugün üç ana eksende yoğunlaşıyor: Ekonomide faiz indirimi ve derinleşen geçim tartışmaları; iç siyasette Ekrem İmamoğlu davası etrafında şekillenen “milli irade” mitingleri; yargı ve toplum ekseninde ise TBMM’deki istismar iddiası ile gazetecilerin tutuklanması üzerinden adalet, güvenlik ve özgürlük tartışmaları. Hem sokaktaki hayat pahalılığı hem de kurumlara güven sorunu, neredeyse tüm başlıklarda ortak tema olarak öne çıkıyor.
---
Günün Ana Özeti
- Merkez Bankası faiz indirdi, iktidar dezenflasyon diyor; muhalefet geçim krizini büyüteç altına alıyor Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası politika faizini yüzde 39,5’ten 38’e çekti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu adımı 2026’ya uzanan bir “dezenflasyon ve mali disiplin” çerçevesinde savunuyor; küçük işletmeler ve basit usulden gerçek usule geçen mükellefler için vergi kolaylıkları mesajları veriyor. Buna karşılık Ali Babacan, son iki buçuk yıldır faiz ve enflasyonun yüzde 30’un altına inmediğini, artan vergiler ve baskılanan ücretlerle halkın yoksullaştığını dile getirerek “adalet ve şeffaflık olmadan bu ekonomi düzelmez” görüşünü yineliyor. CHP lideri Özgür Özel, asgari ücret için 39 bin TL talebini yineleyip 30 bin TL altındaki maaşları “açlık” seviyesi olarak niteliyor; Mahmut Tanal ise akademisyen maaşlarının yoksulluk sınırının altında kaldığını vurguluyor. İBB Meclisi’nin İSPARK, mezarlık yerleri ve kent menüsü dahil birçok kalemde yüksek oranlı zamları onaylaması, enflasyonun yerel tarifelere de sert biçimde yansıdığını göstererek, iktidarın dezenflasyon söylemi ile toplumun hissettiği geçim baskısı arasındaki makası görünür kılıyor.
- CHP’nin Çatalca mitingi: ‘Millet iradesi’ söylemi İmamoğlu davasıyla birleşiyor CHP, Çatalca’da düzenlediği ve 74. kez sahneye çıktığını vurguladığı “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde odağı tamamen Ekrem İmamoğlu ve CHP’li belediye başkanlarına açılan davalara çevirdi. Özgür Özel, İmamoğlu hakkında hazırlanan 4 bin sayfalık iddianameyi ve tutuklama tehdidini, “müesses nizamın seçimle yenemediği bir siyasetçiyi yargı yoluyla tasfiye girişimi” olarak tanımlıyor. “Seçim kaybetmeyi kabul etmeyeceklerini” ve yakında iktidar değişeceğini savunurken, ordudan “Atatürk resmi” gerekçesiyle atılan teğmenlerin geri dönmemesi halinde çok sert ifadeler kullanıyor. Mitinge katılan yurttaşlar iddianamenin “boş” olduğunu ve TRT’nin bu nedenle yayınlamadığını iddia ederken, CHP kanadı bu dosyayı seçim, yargı bağımsızlığı ve demokratik temsil krizinin sembolü haline getiriyor. Böylece İmamoğlu’nun yargı süreci, muhalefetin “demokrasi ve milli irade” merkezli siyaset hattının ana taşıyıcısı konumuna yerleşiyor.
- Kayseri mitingi hazırlığı ve İmamoğlu davası: Muhalefet, davayı ulusal ‘demokrasi sınavı’na taşıyor CHP’li Mahmut Tanal, İmamoğlu’na açılan davayı “hukukun değil siyasetin kullanıldığı, milli iradeye müdahale” olarak tanımlayarak duruşmada bizzat yer alacaklarını duyuruyor. Dilek Kaya İmamoğlu, eşinin cezaevi koşullarını, kilo kaybı ve spor yapamamasını anlatarak süreci sadece kişisel değil, ülke genelinde bir demokrasi meselesi olarak çerçeveliyor; muhalefet liderlerinden beklediği dayanışmanın yeterince güçlü olmadığını ima ediyor. 13 Aralık’ta Kayseri’de yapılacağı açıklanan büyük miting, “millet iradesine sahip çıkma ve demokrasi mücadelesi” sloganlarıyla duyuruluyor. Sosyal medyada İmamoğlu’nun mesajları ve meydan kalabalıkları, yaklaşan seçim dinamikleriyle yargı dosyasının ne kadar iç içe geçtiğini, muhalefetin bu süreci geniş tabanlı bir demokrasi kampanyasına çevirmeye çalıştığını gösteriyor.
- TBMM lokantasında stajyer lise öğrencisine cinsel istismar iddiası: Meclis’te çocuk güvenliği tartışması TBMM lokantasında stajyer bir lise öğrencisinin sistematik cinsel istismara uğradığı iddiaları, hem toplumda hem siyasette sert tepkiye yol açtı. TBMM Genel Sekreterliği, öğrencinin ailesinin 19 Kasım’da yaptığı şikâyet dilekçesi sonrası 20 Kasım’da soruşturma başlatıldığını, dilekçede adı geçen aşçı kadrosundaki kamu görevlisinin 4 Aralık’ta görevden uzaklaştırıldığını ve soruşturmanın sürdüğünü açıkladı. Muhalefet milletvekilleri, Meclis’in çocuklar için “suç mahalli”ne dönüştüğünü öne sürerek bağımsız, derinlemesine bir soruşturma, tüm sorumluların ortaya çıkarılması ve olayın örtbas edilmemesi çağrısı yapıyor. İddialar, devletin en üst yasama organında dahi çocuk güvenliği ve kurumsal denetim mekanizmalarındaki zaaf tartışmasını derinleştiriyor.
- Gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un uyuşturucu soruşturmasında tutuklanması: Medya, ahlak ve yargı tartışması İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü uyuşturucu soruşturmasında Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy ve üç kişi tutuklandı. Sevk yazılarında, eve gelen kadınlara uyuşturucu madde temin edilmesi, uyuşturucu etkisi altındaki kadınlarla çoklu cinsel ilişki ortamı oluşturulması ve bu ilişkiler üzerinden sektörel ve maddi menfaat sağlandığı iddia ediliyor. Dosyada gizli tanık beyanlarının bulunduğu, tüm delillerin henüz toplanmadığı ve bu nedenle “delil karartma” şüphesi gerekçesiyle tutuklama kararı verildiği aktarılıyor. Medya dünyasının bilinen bir ismine yönelik ağır ahlaki ve cezai suçlamalar, hem soruşturmanın seyrine hem de basın-siyaset ilişkilerine dair tartışmaları büyütme potansiyeli taşıyor. Bazı şüpheliler için adli kontrol talep edilirken, gizli tanık kullanımı ve yargı süreçlerinin şeffaflığı, sosyal medyada yoğun biçimde tartışılıyor.
- Enver Aysever ve Mehmet Akif Ersoy dosyaları: Basın özgürlüğü ve çifte standart iddiaları Gazeteci Enver Aysever, YouTube yayınında “sağcılar”a yönelik sözleri nedeniyle gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak cezaevine gönderildi. Nevşin Mengü, Kemal Kılıçdaroğlu, Ali Mahir Başarır ve SOL Parti bu kararı “siyasi baskı” ve “düşünce özgürlüğüne müdahale” olarak niteliyor. Aynı günlerde Mehmet Akif Ersoy’un da “örgüt kurmak” suçlamasıyla uyuşturucu soruşturmasında tutuklanması, yargı bağımsızlığı tartışmalarını daha da ısıttı. Gazeteci Candaş Tolga Işık ve bazı meslektaşların paylaştığı ifade tutanaklarında Ersoy, dosyayı “siyasi operasyon” ve “itibar suikasti” olarak tanımlıyor. M. Cemil Kılıç’ın “Sağcılık suçtur diyen Enver Aysever tutuklandı, laikler beyinsizdir diyen Yusuf Kaplan serbest” sözleri, kamuoyunda yargının siyasal tercihlerle farklı işlediği iddiasını güçlendirerek çifte standart eleştirilerini keskinleştiriyor. Bu iki dosya, Türkiye’de basın özgürlüğü ve ifade alanının daraldığı yönündeki algıyı artırıyor.
- Ulaştırma ve Ticaret bütçeleri Meclis’ten geçti: Yatırım söylemi ile geçim itirazı karşı karşıya TBMM Genel Kurulu’nda Ulaştırma ve Altyapı ile Ticaret Bakanlıklarının 2026 bütçeleri kabul edildi. Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 1 Nisan 2026’da 5G sinyalinin devreye alınacağını ve iki yıl içinde ülke geneline yayılacağını açıkladı; Kanal İstanbul’la ilişkilendirilen köprü projeleri ve havalimanı yatırımlarından söz etti. Ticaret Bakanı Ömer Bolat ise kapanan her şirkete karşılık yaklaşık 3,87 yeni şirket kurulduğunu, e-ticaret hacminin 3 trilyon TL’ye ulaştığını, ürün denetimlerinde 2,5 milyar TL’yi aşan ceza kesildiğini belirtti. Ancak bütçe görüşmeleri boyunca muhalefet, hükümetin anlatısını “yatırım ve büyüme” üzerinden kurmasına karşın emekli, asgari ücretli ve enflasyon baskısı altındaki geniş kesimlerin sorunlarının göz ardı edildiğini savundu; Genel Kurul’da sert tartışmalar yaşandı.
- Aile Bakanlığı toplantısı: Çocuk suçluluğu, sosyal medya kısıtlaması ve 24 haftalık doğum izni hazırlığı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın AK Parti grup yönetimiyle yaptığı 2,5 saatlik toplantıda, 18 yaş altı suçlulara ilişkin yeni düzenlemeler, 16 yaş altına sosyal medya kısıtlaması ve doğum/babalık izinlerinin uzatılması gündeme geldi. Özellikle Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti sonrası “suça sürüklenen çocuklar” ve cezaevi koşulları tartışmalarının, bu başlıkları öne çektiği anlaşılıyor. 11. Yargı Paketi’nden son anda çıkarılan, çocuklara verilecek cezaların artırılmasına dönük maddelerin yeniden masada olduğu, doğum izninin 24 haftaya çıkarılması önerisinin ise hem demografik politikalar hem de çalışma hayatı bakımından tartışıldığı belirtiliyor. Bu çerçeve, önümüzdeki dönemde aile, çocuk ve dijital alanı hedefleyen yeni yasal düzenlemelerin geleceğine işaret ediyor.
- Grand Kartal Otel yangını: 9 bürokrata yurt dışı çıkış yasağı, kamusal sorumluluk tartışması Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de 78 kişinin hayatını kaybettiği yangına ilişkin soruşturmada, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı 9 bürokratın ifadeleri alındı ve haklarında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol uygulandı. Denetim sürecindeki eksiklikler mercek altına alınırken, başkontrolörler önceki denetimlerde yangın güvenliği açısından açık bir eksiklik görmediklerini, görev tanımlarının “can ve mal güvenliği” denetimini içermediğini savunuyor. Savcılığın aldığı adli kontrol kararı, kamu görevlilerinin olaydaki olası idari ve cezai sorumluluklarının araştırıldığını gösteriyor. Dava, yüzlerce kişinin etkilendiği toplu can kayıplarında bürokratik denetim zincirinin nerede koptuğu ve kamusal sorumluluğun sınırlarının nasıl çizileceği sorularını gündemde tutuyor.
---
Dün Dikkat Çeken Eğilimler
- Ekonomi anlatısında derin yarılma: Hükümet kanadı, faiz indirimiyle birlikte dezenflasyon, vergi kolaylıkları ve yatırımlar üzerinden bir “normalleşme ve toparlanma” hikâyesi kurmaya çalışırken; muhalefet ve meslek örgütleri geçim krizinin derinleştiğini, maaşların açlık-yoksulluk sınırı altında kaldığını, vergi yükünün adaletsiz dağıldığını vurguluyor. İBB’deki zam kararları, enflasyonun günlük hayattaki doğrudan etkisini görünür kılarak bu yarılmayı somutlaştırdı.
- Yargı süreçleri, siyasetin ana sahnesine yerleşiyor: Ekrem İmamoğlu dosyası, Çatalca mitingi ve Kayseri hazırlığıyla artık yalnızca bir yerel yönetici davası değil, “milli iradeye müdahale” ve “rejimin karakteri” tartışmasının sembolüne dönüştü. Aynı anda TBMM’deki istismar iddiası, Grand Kartal davası ve gazeteci dosyaları, farklı alanlarda ama ortak bir başlık altında –yargı bağımsızlığı, hesap verebilirlik, adalet ve güven– tartışılıyor.
- Basın ve ifade özgürlüğü algısında sertleşme: Enver Aysever’in sözleri nedeniyle tutuklanması, Mehmet Akif Ersoy’un uyuşturucu soruşturmasındaki ağır suçlamalarla cezaevine gönderilmesi, gizli tanık beyanları ve seçici yargılama eleştirilerini tetikledi. Sosyal medyada “çifte standart”, “siyasi operasyon”, “itibar suikasti” gibi kavramlar sıkça kullanılırken, gazetecilere yönelik dosyalar basın özgürlüğü tartışmasını merkezileştirdi.
- Çocuk ve gençler odaklı güvenlik ve kontrol politikaları öne çıkıyor: TBMM’deki stajyer öğrenciye yönelik istismar iddiası, devlet kurumlarında dahi çocuk güvenliğinin sorgulanmasına yol açarken; Aile Bakanlığı’nın 16 yaş altına sosyal medya kısıtlaması, 18 yaş altı suçlulara ilişkin sertleşme ihtimali ve doğum izni gibi düzenlemeleri, iktidarın aile ve gençlik politikalarında hem korumacı hem de kontrolcü bir çerçeve oluşturduğunu gösteriyor.
- Büyük felaketlerde kamusal sorumluluk arayışı sürüyor: Grand Kartal Otel yangını soruşturmasında bürokratlara getirilen yurt dışı yasağı, bürokrasinin cezai sorumluluğunun tartışma alanına girdiğini; geçmiş denetimlerin içeriği ve kapsamı üzerinden “kâğıt üzerindeki denetim mi, gerçek güvenlik mi?” sorusunun yeniden sorulduğunu ortaya koyuyor.
---
Bugün İzlenmesi Gereken Başlıklar
- İmamoğlu davası takvimi ve Kayseri mitingi hazırlıkları: CHP’nin “millet iradesine sahip çıkma” sloganı etrafında Kayseri’ye taşıdığı miting sürecinde, muhalefet liderlerinin tavrı, katılım düzeyi ve yargı cephesinden gelebilecek yeni adımlar yakından izlenecek.
- Faiz indirimi sonrası piyasaların ve siyasetin tepkisi: Merkez Bankası kararının döviz kurları, tahvil faizleri ve enflasyon beklentileri üzerindeki etkisi ile hükümetin yeni vergi/ücret adımları, buna karşılık muhalefetin asgari ücret, emekli maaşları ve vergi adaleti söylemini nasıl sertleştireceği kritik olacak.
- TBMM’de istismar iddiası dosyasında soruşturmanın yönü: Görevden uzaklaştırılan personel dışındaki olası sorumlulara yönelik bir işlem yapılıp yapılmayacağı, Meclis’te bağımsız komisyon ya da farklı denetim mekanizmalarının devreye girip girmeyeceği, kamuoyundaki güven tartışmasını belirleyecek.
- Mehmet Akif Ersoy ve Enver Aysever dosyalarında hukuki gelişmeler: İtiraz başvuruları, olası tahliye talepleri, gizli tanık beyanlarına ilişkin yeni bilgiler ve siyaset ile medya dünyasından gelecek yeni açıklamalar, basın özgürlüğü tartışmasını yönlendirecek.
- Aile ve gençlik eksenli yeni yasa hazırlıkları: 16 yaş altına sosyal medya kısıtlaması, 18 yaş altı suçlulara verilecek cezaların çerçevesi ve doğum/babalık izni düzenlemelerinde somut madde taslaklarının ortaya çıkması, hem sivil toplumun hem iş dünyasının tepkilerini belirginleştirebilir.
- Grand Kartal Otel davasında bürokratların hukuki konumu: Yurt dışı yasağının ileride gözaltı, tutuklama veya iddianameyle genişleyip genişlemeyeceği, kamusal denetim zincirinde kime ne ölçüde sorumluluk yükleneceği, benzer tesisler için alınacak yeni önlemler açısından belirleyici olacak.