13 Aralık Cumartesi gününden herkese merhaba.
Türkiye’de 13 Aralık tablosu; asgari ücret pazarlığında sertleşen sendika-siyaset hattı, İBB davasında açıklanan 12,5 yıllık hedef süreyle derinleşen yargı tartışmaları, LGBTİ+ derneklerine yönelik baskı, Meclis’teki çocuk istismarı dosyası ve bütçe görüşmeleriyle birleşen “iki ayrı hukuk” eleştirileri etrafında şekilleniyor. Dışarıda ise Karadeniz’de vurulan Türk ticaret gemisi ve AB’nin Rusya varlıklarına ilişkin kararı, savaşın ve yaptırımların Türkiye’ye uzanan gölgesini hatırlatıyor.
Aşağıda, günün öne çıkan başlıklarını ve bunlar arasındaki bağları bulabilirsiniz.
---
Günün ana özeti
- Asgari ücret pazarlığı: Türk-İş masaya oturmadı, 39.525 TL talep etti Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısında işçi temsilcisi Türk-İş, masadaki koltuğu boş bırakarak protestolu bir tavır aldı; buna rağmen asgari ücret talebini 39.525 TL olarak açıkladı. - Bu rakam, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in daha önce dile getirdiği 39.000 TL’lik talep ile neredeyse örtüşüyor; işçi sendikasıyla ana muhalefet partisi arasında fiili bir eşik oluştuğu söylenebilir. - Sosyal medyada dolaşan sokak röportajları, esnaf ve çalışanların borç, kredi kartı faizi ve temel gıda fiyatları altında ezildiğini gösteren görüntülerle dolu; bu da asgari ücret tartışmasının teknik bir ücret pazarlığından çok, toplumsal bir hayatta kalma mücadelesi olarak algılandığını ortaya koyuyor. - CHP sözcülerinin bütçe görüşmelerinde emekli, çalışan ve çocuk yoksulluğu için ek ödenek taleplerinin reddedildiğini vurgulayan açıklamaları, ücret pazarlığını doğrudan “adaletsiz bütçe” eleştirisiyle birleştiriyor.
- Merkez Bankası’ndan kredi kartı faizine ayarlı indirim, mevduat sigortasında yeni tavan TCMB, resmi tebliğle kredi kartı azami faiz oranlarını borç tutarına göre üç dilimde aşağı çekti; 1 Ocak 2026’dan itibaren: - 30 bin TL altı dönem borcu için azami faiz %3,25 - 30–180 bin TL arası için %3,75 - 180 bin TL üzeri için %4,25 olacak. Nakit avans/KMH faizi de %4,50’den %4,25’e indirildi. - Düzenleme, hanehalkı borçlanma maliyetlerini “sınırlı” şekilde de olsa azaltmayı hedefleyen bir adım olarak sunuluyor. Ancak sosyal medyada yorumlar, bu indirimin enflasyon ve gelir kaybı yanında çok küçük kaldığı, asıl sorunun düşük ücretler ve yüksek borç stoku olduğu yönünde. - Aynı dönemde TMSF, kişi başına mevduat sigorta limitini 950 bin TL’den 1,2 milyon TL’ye çıkardı. Bu, bankacılık sistemine güveni pekiştirme ve tasarruf sahibini koruma aracı olarak okunuyor; ancak alt ve orta gelirli kesimlerin günlük hayatında daha çok kredi kartı faizi, taksit ve asgari ödeme baskısının öne çıktığı görülüyor.
- İBB davasında 12,5 yıllık 'hedef süre': Adil yargılama ve siyaset tartışması Ekrem İmamoğlu’nun da “suç örgütü lideri” olmakla suçlandığı, 402/407 sanıklı İBB davasında tensip zaptı çıktı: - Tüm tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamına karar verildi. - İlk duruşma 9 Mart 2026’da Silivri’de yapılacak. - Mahkeme dosyanın azami 4.600 günde, yani yaklaşık 12,5 yılda bitirilmesini “hedef süre” olarak kayda geçirdi. - Siyasetçiler ve hukukçuların açıklamalarında, bu sürenin AİHM içtihatlarına aykırı olduğu, adil yargılanma ve eşitlik ilkesini zedelediği, “yargı yoluyla siyaset mühendisliği” anlamına geldiği vurgulanıyor. - İmamoğlu ve muhalefet cephesi, dosyalarda hâkimlerin sık değişmesini de davanın “siyasileştiği”nin kanıtı olarak anlatıyor. Bu dosya, Adalet Bakanlığı bütçesi üzerindeki tartışmalarla birleşince, “iki ayrı hukuk düzeni” eleştirisinin en somut örneklerinden biri haline geliyor.
- Adalet sistemi ve 'iki ayrı hukuk' eleştirisi CHP yöneticileri, Adalet Bakanlığı bütçe görüşmelerinde; - AK Partili ve muhalif siyasetçilere, farklı partilere oy veren yurttaşlara hukukun farklı uygulandığını, açık bir çifte standart bulunduğunu öne sürüyor. - Parti Sözcüsü Zeynel Emre, emekli ikramiyesi, okulda ücretsiz öğle yemeği ve öğretmen atamaları için ödenek taleplerinin reddedildiğini, “halkın sesinin Saray’da duyulmadığını” ifade ediyor. - Bu söylem, İBB davası, Meclis’teki çocuk istismarı dosyası ve LGBTİ+ derneği kapatma kararı gibi kritik örneklerle birleşerek, “adaletsiz ülke–adalet bütçesi” çerçevesini güçlendiriyor.
- Meclis’teki çocuk istismarı olayı: Kadın hareketi sokağa indi TBMM’de ortaya çıkan çocuk istismarı dosyası, muhalefet ve kadın örgütleri tarafından “devletin çürümesinin göstergesi” sözleriyle ele alınıyor. - Olayla ilgili sorumlular hakkında ne istifa ne de görevden alma yaşanmaması, tepkilerin odağında. - Ankara’da Sol Feminist Hareket öncülüğünde Tunalı Caddesi boyunca insan zinciri ve yürüyüş düzenlendi; faillerin korunmadan, aklanmadan yargılanması, ayrıca “AKP rejimine karşı birleşik mücadele” çağrısı yapıldı. - Bu dosya, hem Meclis’in kurumsal itibarını hem de çocuk koruma sisteminin güvenilirliğini gündeme taşıyor; yargı bütçesi tartışmalarıyla da “adaletsiz ülke–adaletsiz adalet sistemi” eleştirisine ekleniyor.
- Genç LGBTİ+ Derneği’nin kapatılması: Hak alanlarında yeni baskı eşiği İzmir’deki Genç LGBTİ+ Derneği, geçmiş sosyal medya paylaşımlarının “müstehcenlik” sayıldığı bir denetim raporuna dayanılarak kapatıldı. - Kaos GL ve hak savunucuları, LGBTİ+ karşıtı yasal çerçeve henüz tam yürürlüğe girmemişken bile fiilen uygulanmaya başlandığını, dernek kapatmanın ve bireyleri yargılamanın artık çok geniş ve keyfi yorumlara dayanabildiğini savunuyor. - Bu karar; ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı ve LGBTİ+’ların fiziksel/günlük güvenliği açısından “kritik bir otoriterleşme eşiği” olarak tarif ediliyor. - Aynı konu, sivil toplum alanının daralması ve hak temelli hareketlerin kriminalize edilmesi zincirinin yeni halkası şeklinde yorumlanıyor. Aynı tweetlerin hem hukuk hem toplum eksenli tartışmalarda dolaşıma sokulması, sosyal medyada bu dosyanın ne kadar yankı bulduğunu pokazlıyor.
- CHP’nin Kayseri mitingi: 'Hakkınız Var' kampanyası ve polis–zabıta gerilimi CHP, ekonomik kriz ve adaletsizlik temalı “Hakkınız Var” ve meydan mitingleri kampanyasını Kayseri buluşmasıyla sürdürüyor. - Özgür Özel ve muhalefet sözcüleri; emekli ve çalışanların yoksullaşması, çocuk yoksulluğu, sosyal ödenek taleplerinin reddi gibi başlıklarda miting için yoğun çağrı yapıyor. - Tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, mitingi “televizyon başından izleyeceğini” söyleyerek destek mesajı veriyor; böylece İBB davasındaki tutukluluk tartışması ile muhalefetin saha siyasetinin bağı vurgulanıyor. - Kayseri Belediyesi zabıtasının miting afişlerini sökmesi, CHP tarafından anayasal hak ihlali ve “devlet gücüyle muhalefeti bastırma girişimi” olarak tanımlanıyor; hukuki süreç başlatılacağı ifade ediliyor.
- DEM Parti’nin 'adil bütçe' yürüyüşleri ve Kürt sorununun yeniden tartışılması DEM Parti, 2026 bütçesine karşı “adil bütçe” talebiyle farklı kollardan yürüyüş ve eylemler yapıyor. - Eylemler, hem sosyal adalet hem de bölgesel eşitsizlikler üzerinden bütçeye itirazı öne çıkarıyor. - Aynı zamanda Bahçeli ile yapılan görüşmeler, olası bir “barış yasası” ve Kürt sorununun yasal çözümü üzerine haberler, siyasette dikkatle izleniyor. - CHP lideri Özgür Özel’in, demokratikleşme olmadan Kürt sorununun kalıcı çözülemeyeceğini söylemesi ve Tahmaz’ın “barış hakkı” merkezli yeni bir insan hakları rejimi çağrısı, Kürt meselesinin hem iktidar hem muhalefet tarafından yeniden konuşulduğu bir eşiğe işaret ediyor.
- Terör, Öcalan’a atfedilen talepler ve MSB’nin SDG çıkışı Sosyal medyada, Saygı Öztürk’ün haberine dayandırılan ve Abdullah Öcalan’a atfedilen bir metin tartışma yarattı. Metinde; - petrol ve elektrik gelirlerinden pay, - etnik bölgelerde anadilde eğitim, - Kürtçenin resmi dil olması, - Anayasa’nın 66. maddesinin değiştirilmesi, - PKK’lılara af gibi kapsamlı talepler yer alıyor. Bu taleplerin doğruluğu bağımsız biçimde teyit edilmiş değil; ancak paylaşımlar, güvenlik–siyaset hattındaki gerilimleri artırıyor. - Aynı günlerde MSB Sözcüsü Zeki Aktürk, SDG’nin “örgüt olarak değil, fert fert” Suriye Ordusu’na entegre olması gerektiğini, aksi halde bazı ülkelerin SDG’yi oyalamaya teşvik ettiğini savundu. - Bu açıklamalar; Türkiye’nin Suriye politikasında güvenlik odaklı yaklaşımını, iç barış arayışları ve olası “barış yasası” tartışmalarıyla kesişen, karmaşık bir denkleme oturtuyor.
- Diyarbakır’da tekel bayisine el bombalı saldırı Diyarbakır Bağlar’da bir tekel bayisine kimliği belirsiz, maskeli bir kişi el bombası attı. - Olay güvenlik kamerasına yansıdı; saldırganın kapıyı açıp bombayı içeri attığı, patlama anında çevredeki bir kadının kırılan camlardan etkilenerek uzaklaştığı görülüyor. - Can kaybı yaşanmadı, iş yerinde ciddi maddi hasar oluştu. - Soruşturma; olayın organize suç, ekonomik baskı/şantaj ya da politik mesaj niteliği taşıyıp taşımadığı ihtimalleri üzerinden yürütülüyor. Benzer saldırıların son dönemde artması, kent güvenliği ve asayişe dair kaygıları büyütüyor.
- Türk ticaret gemisine Rus saldırısı: Karadeniz hattında riskler Ukrayna’nın Chornomorsk Limanı’na yapılan Rus saldırısında, Türkiye’de bir deniz taşımacılığı şirketine ait Panama bandıralı “Cenk-T” adlı ticaret gemisi vuruldu; can kaybı olmadı. - Dışişleri Bakanlığı, savaşın acilen bitirilmesi çağrısını yineleyerek, çatışmaların Karadeniz ticaretini ve bölgesel istikrarı tehdit ettiğini vurguladı. - Odesa hattındaki bu saldırı, Türkiye’nin hem savaşta izlemeye çalıştığı dengeli diplomatik pozisyonu hem de Türk deniz ticaret filosunun güvenliği açısından yeni riskleri gündeme getiriyor.
- AB’nin Rusya Merkez Bankası varlıklarını süresiz dondurma kararı AB Konseyi, Rusya Merkez Bankası’na ait yaklaşık 210 milyar avroluk rezervi yalnızca savaş bitene kadar değil, AB ekonomisinde kötüleşme riski sürdükçe “süresiz” dondurma kararı aldı. - Brüksel, bunu Avrupa ekonomisini korumaya dönük acil önlem olarak savunurken, Moskova kararı “üçkağıtçılık” ve mülkiyet hakkı ihlali sözleriyle nitelendiriyor. - Karar; uluslararası rezervlerin güvenliği, yaptırımların kalıcılığı ve bu varlıkların ileride Ukrayna’nın yeniden inşasında kullanılıp kullanılamayacağı tartışmalarını derinleştiriyor. - Türkiye açısından ise, hem Rusya ile ekonomik ilişkiler hem de küresel finans mimarisindeki değişimlerin yansımaları bakımından yakından izlenmesi gereken bir süreç.
- Güllü cinayetinde kızı tutuklandı: Yargı dosyası hızla magazinleşiyor Şarkıcı Güllü’nün (Gül Tut) Yalova’daki evinin penceresinden düşerek ölmesine ilişkin soruşturmada kızı Tuğyan Ülkem Gülter, “kasten öldürme” suçlamasıyla tutuklandı. - Aynı odada bulunan arkadaşı Sultan Nur Ulu, Güllü’nün Tuğyan tarafından itildiğini anlattığı ayrıntılı bir ifade verdi; Ulu hakkında ev hapsi kararı verildi. - Gülter’in avukatları, sanatçının manevi mirasını koruma gerekçesiyle dosyadan çekildiklerini duyurdu. - Adliye önünde toplanan kalabalığın sloganlı tepkileri ve dosyanın medya tarafından magazinleştirilmesi, yargı sürecinin toplumsal linç atmosferi içinde yürümesi riskini artırıyor.
---
Dün dikkat çeken eğilimler
- Geçim krizi, adalet kriziyle iç içe tartışılıyor: Asgari ücret pazarlığı, kredi kartı faizi düzenlemesi, “adaletsiz bütçe” söylemi ve İBB davası başta olmak üzere, sosyal medyadaki tepkiler ekonomik sıkıntılar ile yargıya güvensizliği aynı çerçevede birleştiriyor.
- Yargı ve hak alanları üzerinde artan siyasal baskı algısı: Genç LGBTİ+ Derneği’nin kapatılması, Meclis’teki istismar dosyasında siyasi sorumluluk almayanların eleştirilmesi ve İBB davasındaki 12,5 yıllık hedef süre, “hak arayanların kriminalize edildiği”, “muhalefete ve sivil topluma karşı yargı sopası” kullanıldığı iddialarını güçlendiriyor.
- Kürt meselesinde sessiz ama yoğun bir yeniden pozisyonlanma: DEM Parti’nin “adil bütçe” yürüyüşleri, Bahçeli görüşmeleri sonrası “barış yasası” tartışmaları, Öcalan’a atfedilen kapsamlı talepler ve MSB’nin SDG açıklamaları; hem iç siyaset hem Suriye sahasında yeni bir dönemin zemin yoklaması olarak yorumlanıyor.
- Güvenlik kaygılarında iç-dış hat eşzamanlı: Diyarbakır’daki el bombalı saldırı ile Karadeniz’de vurulan Türk ticaret gemisi, bir yanda şehir içi asayiş, diğer yanda savaşın Türkiye ekonomisine ve güvenliğine dolaylı etkileri üzerinden tartışılıyor.
- Toplumsal tepkinin sokağa ve sosyal medyaya yayılması: Feminist hareketin Ankara’daki insan zinciri, CHP’nin Kayseri mitingi için yükselen çağrılar, LGBTİ+ derneği kapatılmasına karşı hak örgütlerinin açıklamaları ve yoğun tweet trafiği, kurumsal kanallara güvensizlik arttıkça alanın sokak ve dijital mecralara kaydığını gösteriyor.
---
Bugün izlenmesi gereken başlıklar
- Asgari ücret süreci: Türk-İş’in masaya oturmama tavrının kalıcı bir boykot mu yoksa pazarlık taktiği mi olduğuna dair açıklamalar; hükümetten, işverenlerden ve diğer sendikalardan gelecek tepkiler.
- İBB davası ve İmamoğlu dosyası: 4.600 günlük hedef süreye karşı hukuki itirazlar, AİHM ve anayasal güvencelere atıf yapan yeni açıklamalar, barolar ve hukuk örgütlerinin olası tutumu.
- Kayseri mitingi ve muhalefetin saha stratejisi: Zabıta müdahalelerine karşı başlatılacağı söylenen hukuki süreç, miting katılımı, iktidar cephesinden gelebilecek yanıtlar ve sosyal medyadaki yansıması.
- Genç LGBTİ+ Derneği kararına itirazlar: Hak örgütlerinin ve baroların atacağı adımlar, olası dava süreçleri ve yeni dernek denetimleriyle ilgili sızabilecek bilgiler.
- Meclis’teki istismar dosyasında siyasi ve hukuki adımlar: Yeni bir istifa, görevden alma ya da genişleyen soruşturma haberi gelip gelmeyeceği; kadın hareketinin yeni eylem planları.
- DEM Parti yürüyüşleri ve 'barış yasası' tartışması: Yürüyüşlere yönelik güvenlik güçleri tutumu, Bahçeli ve iktidar kanadından gelecek yeni mesajlar; muhalefet içi görüş ayrılıklarının nasıl şekilleneceği.
- Rusya-Ukrayna hattındaki gelişmeler ve AB yaptırımları: Türk gemisine yönelik saldırı sonrası Ankara–Moskova–Kiev üçgeninde diplomatik temas trafiği; AB’nin Rus rezervlerini dondurma kararının küresel finans ve Türkiye ekonomisi açısından olası yansımalarına dair analizler.
Bugünkü gelişmeler, hem mutfaktaki yangının hem de adalet ve hak alanlarındaki baskı algısının siyaseti belirlemeye devam edeceğini gösteriyor; gün içinde yeni açıklama ve tepkilerle tablo daha da netleşecek.